cook
yemek pişirmek
dinner
akşam yemeği
lunch
öğle yemeği
fry
kızartmak,
tavada kızartmak
then
sonra
him
onu,
ona
(erkek için)
steal
çalmak
stole
çaldı
hurt
incitmek
have to,
has to
zorunlu olmak
I have to wear school uniform.
Okul kıyafeti giymeliyim.
Okul kıyafeti giymek zorundayım..
important
önemli
meeting
toplantı
have
have got,
has,
has got
sahip olmak
Have you got a bicycle?
Do you have a bicycle?
Bir bisiklete sahip misin?
Bir bisikletin var mı?
Has she got a bicycle?
Does she have a bicycle?
Bir bisiklete sahip mi?
Onun bir bisikleti var mı?
felt
hissetti
feel
hissetmek
run after
peşinden kuşmak,
kovalamak
prediction,
guessing
tahmin
find
bulmak
fortunately
iyi ki
unfortunately
maalesef,
ne yazık ki
We are going to cook soup.
Çorba pişireceğiz.
noon
öğlen