Suggestions
Making Requests
Accepting
Refusing
100

Make a sentence with the "Let's...". How do we use the verb when using this phrase?

Let's + V1 sth

Let's study together.

(Hadi)

Birlikte bir şey yapmayı önerirken kullanılır.

Let’s kelimesi kulağa biraz “Let's go!” gibi bir aksiyon, bir başlangıç çağrısı gibi gelir.
Sanki bir lider ya da kaptan “Haydi çocuklar, başlıyoruz!” diyor.

Bu yüzden şöyle bir çağrışım yapabilirsin:

“Let’s” deyince komut verilir, herkes harekete geçer!
Komutta gereksiz yük olmaz, fiil yalın gelir! 

(Yani -ing yok, -ed yok, sadece fiilin kökü!) 

Hayal et: Bir kaptan ekibine sesleniyor:

“Let’s sail!” (Haydi yelken açalım!)
Kimse sorgulamıyor, herkes hemen harekete geçiyor.
Komut net! O yüzden fiil sade, yalın: sail, go, run, eat.
Çünkü zaman yok, süs yok: Direkt eylem!

100

Make a sentence with the "Can I....?". How do we use the verb when using this phrase?

Can I + V1 

yapabilir miyim?

Bir şey yapmadan önce karşı taraftan izin istemek için kullanılır. 

Can I use your phone?

Elini kaldırıp bir şey sormak istiyorsun.
Ne diyorsun?


“Can I ask a question?”
→ (Soru sorabilir miyim?)

🧠 “Can” kelimesi = Yapabilme gücü ama burada izin anlamı taşır.
Yani: “Ben bunu yapmaya yetkili miyim?” gibi düşünebilirsin.

“Can I” dedin mi, izin kapısını araladın! 

100

Can I ask you a question?

Do you want to join us later?

“Tabii!” kabul cümlesi ile cevap verelim.

Sure!
→ Kısa ve net bir şekilde olumlu cevap vermek için kullanılır.
Genellikle bir ricayı veya öneriyi kabul ederken söylenir.

Sure kelimesi kulağa “şur” gibi geliyor.
Hayal et: Bir arkadaşın senden yardım istiyor, sen de hemen diyorsun:


“Şurdan hemen hallederim!”
(→ Yani: “Sure!” demek “kolay, basit, tabii ki” demektir.)

Arkadaşın diyor ki:


“Could you pass me the salt?”
Sen hiç düşünmeden diyorsun:
“Sure!”
Yani: “Tabii ya, ne olacak!”
→ Beyin şunu kaydediyor:

Basit istek + içten kabul = Sure! ✅  

“SURE cevabı kısa ama güçlüdür: Elbette, olur, tamam!” (Nezaketli, hızlı, olumlu kabul.) 

100

Would you like some more cake? 

"Hayır, teşekkür ederim." kalıbı ile öneri cümlesini reddet.

No, thank you.
→ Kibarca bir teklifi veya öneriyi reddetmek için kullanılır. 

Bir arkadaşın sana tekrar tekrar kek uzatıyor.
Sen naziksin, kalp kırmak istemiyorsun, ama gerçekten tok hissediyorsun.

Diyorsun ki:


“No” (Hayır)
Ama hemen ardından kalbini kırmamak için ekliyorsun:
“Thank you.”
→ Yani: “Nazikçe hayır!”

“Hayır derken kırma kalp, ‘thank you’ ekle, tatlı kal.”

200

Make a sentence with the "Shall we / Shall I ...?". How do we use the verb when using this phrase?

Shall we + V1 → Birlikte bir şey yapmayı önerirken
Shall I + V1 → Yardım teklif ederken ya da bir şeyi yapma önerisi sunarken kullanılır. 

(yapalım mı?)

Shall we dance?

Shall I open the window?

Shall kelimesi kulağa "şal" gibi geliyor.
Hayal et: Soğuk bir odadasın. Yanındaki kişi titriyor. Sen diyorsun ki:


“Shall I give you a shawl?” (Sana bir şal vereyim mi?)


→ Şal (shawl) verirken kibarca yardım teklif ediyorsun.
→ Bu teklifin ardından gelen fiil yalın çünkü sadelik = kibarlık!






200

Make a sentence with the "Could I....?". How do we use the verb when using this phrase?

Could I + V1..?

→ “... yapabilir miyim?”
→ Kibarca izin istemek için kullanılır. 

Can I” ile aynı anlamdadır ama daha kibar ve resmi bir tondadır. 

Could I leave a bit earlier today? 

Could I = “Yapmama izin verir misiniz?”
Hayal et: Misafirliğe gittin ve biraz su içmek istiyorsun.
Kibarca soruyorsun:


“Could I have a glass of water?”
→ (Bir bardak su alabilir miyim?)

🧠 “Could” = Kibar istek / izin
→ “Can” yapabilir miyim demek, “Could” ise nezaketle yapabilir miyim demek.

“Nezaketle izin isterim ‘Could I’ ile, kalpler kırılmaz böylelikle!”
“Could varsa kibarlık, I varsa isteğin var demektir.”

200

"Could you open the door for me, please?"

"Elbette" kabul cümlesi ile cevap verelim.

Of course!


→ Bir şeyi doğal, açık ve kesin bir şekilde kabul etmek ya da bir şeye olumlu yanıt vermek için kullanılır.

Of course = "Kurs gibi sabit, güvenli, kesin!"
(Kurslar genellikle planlıdır, nettir → of course = net cevap!)  

"Of course cevabın kralıdır, düşünmeye bile gerek yoktur!"

200

“Let’s study math for 5 hours!”

“Başka bir şey düşünelim.” kalıbı ile öneri cümlesini reddet.

Let’s think of something else.

Yani mevcut fikri nazikçe değiştirmek ya da yumuşak bir şekilde reddetmek için kullanılır.

Let’s = Hadi
Think = Düşünmek
Something else = Başka bir şey

Hayal et: Bir arkadaşın sana çılgınca bir fikir sunuyor:

“Hadi çatıda uyuyalım!”
Senin cevabın:
😅 “Hmm… Let’s think of something else.”
→ (Nazikçe “hayır” deyip, çözüm odaklı kal!)

“Kaba ‘hayır’ deme, düşünmeye davet et: Let’s think of something else!”
“Red değil, yönlendirme: Hadi başka bir şey düşünelim.” 

→ (Yani: “Fikrine saygı duyuyorum ama farklı bir şey yapalım.”)


300

Make a sentence with the "Do you fancy..." or "Fancy...". How do we use the verb when using this phrase?

Do you fancy /Fancy+ Ving..?

(ister misin?)

Bir şeyi istemek, arzulamak, hoşlanmak anlamında kullanılır.

Do you fancy going to the cinema tonight?

“Fancy” kelimesi kulağa biraz ‘fensiii’ (süslü, havalı) gibi gelir ya... 

“Fancy bir şey istiyorsan, onun şekli de süslü olur: o yüzden fiil -ing alır!”

300

Make a sentence with the "Would you mind....?". How do we use the verb when using this phrase?

Would you mind + Ving ..?

yapmanızın bir sakıncası var mı? 

Birinden bir şeyi kibarca rica ederken kullanılır. 

Would you mind closing the door? 

Bu yapı, “Do you mind…” kalıbının daha nazik versiyonudur. 

Would you mind → “Acaba rahatsız olur musunuz?”
Hayal et: Bir kafedesin, çok gürültü var. Yan masadaki kişiye kibarca şunu söylüyorsun:


“Would you mind speaking a bit quieter?”
→ (Biraz daha sessiz konuşmanızın sakıncası olur mu?)

🧠 “Mind” = Aklına takılmak, rahatsız olmak
→ O zaman bu kalıp = “Yaptığın şey seni rahatsız eder mi?” gibi düşünülür.

Would you mind + Ving = Süper nazik rica kalıbı

300

Would you like to come to the concert?

"Çok isterim" kabul cümlesi ile cevap verelim.

I would love to.


→ Bir teklifi çok isteyerek ve heyecanla kabul ettiğimizi göstermek için kullanılır.

“I would love to...” demek, sanki kalbinden çıkan bir yanıt gibi.
💖 “Sadece istemiyorum, çok istiyorum!” anlamı taşır.

Ve “love” (sevmek) kelimesi var ya, o zaten heyecan, istek ve coşku içerir.
→ Bu kadar coşkulu bir kabul ifadesinin ardından gelen eylem net ve sade olur: fiilin yalın hali (V1)

 

300

What about watching movies in bed all night?

“Üzgünüm ama meşgulüm" kalıbı ile öneri cümlesini reddet.

Sorry, but I’m busy. 

Bir planı ya da teklifi kibarca reddetmek için kullanılır. 

Sorry = Üzgünüm
Busy = Meşgul
Şöyle kodlayabilirsin:

Hayal et: Bir arkadaşın sana davette bulunuyor ama senin kafanda toplantılar, ödevler, işler uçuşuyor.
Ne diyorsun?


“Sorry (üzgünüm)” çünkü onu kırmak istemiyorsun
“but I’m busy” çünkü gerçekten vaktin yok.

“Kibar bir ret gerekirse, üzgünümle başla, meşgulümle bitir!”

“Sorry + busy = Kırmadan reddetmenin şifresi!” 

400

Make a sentence with the "What about..." or "How about...". How do we use the verb when using these phrases?

What about/How about + Ving..?

(Ne dersin?)

Bir öneride bulunurken kullanılır.

What about going for a walk in the afternoon?

Bir arkadaşınla oturuyorsun, biraz sessizlik olmuş. O an sen öneride bulunmak istiyorsun.
Ama öneri yaparken kafandan geçirdiğin ses şu şekilde:

"What about... Ving Ving Ving?"
"How about... Ving Ving Ving?"

Sanki bir alarm çalıyor gibi:
"Ving Ving Ving" = '...yapsak mı?' uyarısı.

Bu sesi kafanda bir alarm gibi hayal et:

  • Öneri cümlesi = alarm tetikleniyor

  • Alarmın sesi = Ving Ving Ving

  • Bu da sana hatırlatıyor: "Fiile -ing getir!"


400

Make a sentence with the "Could you....?". How do we use the verb when using this phrase?

Could you + V1...?
→ “... yapabilir misin?”

Could you open the window, please? 


→ Birinden bir şeyi kibarca istemek için kullanılır.

 ✅ Not: “Can you” ile aynı anlama gelse de, “Could you” daha naziktir. 

Could you... = “Acaba yapar mısın?” gibi düşün.
Hayal et: Çok nazik bir şekilde biri senden kalem istiyor.
Diyor ki:


“Could you pass me your pen, please?”
(→ Kalemini uzatır mısın, lütfen?)


🧠 “Could” → Geçmiş hali gibi görünür ama burada sadece kibarlaştırma işlevindedir.

 “Could you” = Rica, kibar bir yardım talebi 

“Could you” varsa rica var, nezaket kazanır her defa.”

400

“How about going on a spontaneous trip this weekend?”

"Neden olmasın?" kabul cümlesi ile cevap verelim.

Why not?

Bir öneriyi kabul ederken ya da "neden olmasın ki?" anlamında olumlu tepki verirken kullanılır. 

Bir arkadaşın sana bir teklif yapıyor, sen de önce biraz düşünüyorsun ama sonra içinden bir ses diyor:


“Ee… neden olmasın ki ya?”
Yani: “Why not?”

Hayal et: Bir arkadaşın şöyle diyor:


“How about going on a spontaneous trip this weekend?”
Sen önce biraz düşünüyorsun...
Sonra omzundaki minik versiyonun fısıldıyor:
→ “Why not?”
Ve sen kabul ediyorsun!

Artık beynin şunu kodluyor:
→ Uçuk kaçık olmayan fikir + engel yok = Why not? ✅

"Engel yoksa, fikir tamam, iç ses der ki: WHY NOT?"

400

Can you come to the meeting at 3 PM?

"Müsait değilim" kalıbı ile öneri cümlesini reddet.

I’m not free (right now / at the moment / on that day...)
→ “O an uygun değilim” anlamında, kibar bir şekilde planı reddetme ya da erteleme ifadesidir.

“Free” kelimesi = “özgür, serbest, boş” anlamına gelir.
O zaman “I’m not free” demek:
→ “Zincirliyim! Meşgulüm! Özgür değilim!” gibi hayal edebilirsin 😄 


“Free değilsem zincirliyim, plan yapamam derim!”
“Serbest değilsem teklif beklemesin: I’m not free!”


 

500

Make a sentence with the " Would you like to ...". How do we use the verb when using this phrase?

Would you like to +V1

 (ister misiniz?)

Would you like to drink some tea?

Nezaketle bir teklifte bulunmak veya bir şeyi arzu etmek için kullanılır.

“Would you like to” kulağa çok kibar, nazik geliyor, değil mi?
→ Bu kibar teklifin ardından dümdüz bir fiil gelir, çünkü nezaketle süslenmiş kelimeden sonra karmaşa olmaz.

Hayal et:
Bir garson, elinde menüyle sana soruyor:


“Would you like to order now?”
Çok nazik!
→ Senin beynin hemen hatırlıyor:
“Bu kadar kibar sorudan sonra fiilin yalın hali gelir.”

“Would you like to çok kibar,
Bu kibarlık fiili yalın yapar!” ✨ 


500

Make a sentence with the "Do you mind if I ...?". How do we use the verb when using this phrase?

Do you mind if I + V1 

“Ben ... yapsam, sakıncası olur mu?” 

🟡 NOT: Bu kalıpta fiil yalın (V1) halde kullanılır.
🟡 “Yes” cevabı olumsuz, “No” cevabı olumlu anlam taşır! 

Not: Don't use please. It's already polite enough.

Do you mind if I call you later? 

Do you mind... = “Sakıncası var mı?”
Hayal et: Sınıfta boş bir sandalyeye oturmak istiyorsun ama çok naziksin.
Dönüp diyorsun ki:


“Do you mind if I sit here?”
(“Buraya otursam rahatsız olur musun?”)


🧠 “Mind” = Kafa, akıl, rahatsızlık
→ Yani: “Aklına takılır mı?” gibi düşünebilirsin.

“Do you mind if I derim, izinle yaparım her işimi.”

500

 How about eating ice cream and watching a movie? 

"Kulağa harika geliyor" kabul cümlesi ile cevap verelim.

That sounds great! / That sounds awesome!


→ Bir öneriyi kabul ederken, olumlu tepki verirken kullanılır. 

"Sounds" kelimesi “ses” gibi geliyor, değil mi?
Hayal et: Bir arkadaşın sana bir plan yapıyor ve sen o planı müzik gibi güzel buluyorsun.

Örneğin:

“How about going to the beach?”
Senin cevabın:
“That sounds great!” 🎵 (Yani “Bu fikir kulağa müzik gibi geliyor!”)

“Bir fikir kulağa güzel ses gibi geliyorsa, onu kabul ederim!”


500

I suggest visiting your grandparents.

"Belki daha sonra" kalıbı ile öneri cümlesini reddet.

Maybe later.


→ Bir öneri ya da teklifi şu anlık kabul etmeyip, sonra olabilir anlamında kibarca geri çevirmek için kullanılır.

Bir arkadaşın sana pizza teklif ediyor ama sen tok hissediyorsun. Direkt “No” demek istemiyorsun çünkü sonra gerçekten yemek isteyebilirsin.
O yüzden diyorsun ki:


“Maybe later.”
(“Belki sonra, şu anlık değil.”)

“Reddet ama köprüleri yakma: Belki sonra de, gönül kırma!”
“Maybe later, nazik bekletme cümlesidir.” 

“Maybe later, şimdi değil ama kapı açık kalsın!”
(Yumuşak red, nazik erteleme.)